20100915

Yemin.

Her ne kadar şaibeli ve şartlandırmalı da olsa hal ve durum gösterir ki, Anadolu'nun ilk ve tek cumhuriyetinde, cumhuriyeti ve demokrasiyi hazmedemeyen, özümseyemeyen, katlanamayan ve anlayamayanlar mevcuttur. İnsani olan her şeyin düşmanı kapitalizmin ve emperyalizmin karşısında tarihin en büyük savaşını vererek kurdukları bu cumhuriyetin, kurucularının yolundan ilerleyerek, kendinden emin, değerlerine saygılı ve düşmanın yeri geldiğinde başını keserek ama bayrağına küfretmeyerek; insanı ne yaradan'dan ne de insan olduğundan, salt kendi içindeki sevginin bir sonucu olarak severek, yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğim.

20100326

bu

Geniş bir zaman dilimine yayılmıştı, beklentiler, hayattan ve hayatta kalmakla ilintili meselelerden korkar gibi bir hali vardı. Sorular, özellikle cevabını bulamayacağından emin gibi göründüğü, açık yanıtlarını kendinden sakladığı sorular.
Önce, çocuktu, hepimiz gibi ve hatırladığı yegane şeydi çocukluk zamanları. Bundan vazgeçmiyor olmanın götürüleri vardı şüphesiz, her şeyin vardı. Basit ve yalındı, berrak, tüm varlık olduğu gibi görünüyordu gözüne, başka bir şansı yoktu algının, henüz kapıları kapanmamış, perdeler çekilmemişti ve balyozlar inmemişti tepesine.

Karanlık bir odada uzun süre, sessiz ve yalnız kalmanın bazı öngörülemeyecek sonuçları vardır. Kendine kurduğun güvenli kabuk, çatırdasa da, kapını çalsalar da, oradan içeri giremez kimse, güneş ışığı ve tüm cıvıltılı renklerini de ardında bırakarak - ateşten heyecan ve hızdan ibaret kuşların - öylece katı ve kesintisiz bir duvar örer diğer tüm varlıkla aranda, bunu yapan, kafatasının içindeki bir kaç gram protein ve türlü kimyasal oyunlar.

Olduğun yerden baktığında, olduğun yerde duran aklının, sana "uzak ve sonsuz ve devasa" dediği evren algısı, içinde olduğunu unutturur açıkça. Ukala ve zevzek tavrınla, dışında zannedersin kendini, bütünün. O bütün ki, tek derdi olmak.

Bir kaç dilim peynir yersin bir tahtanın üzerinden, bir kaç yudum bira. Aklında gözler vardır, neden öyle baktığını merak edip kendini yediğin. Bir ısırık daha, peynirden.

Sonra, çocukluk biter, bitti sanılır ya da bitmiş sayılır. Adın ve cezai ehliyetin artık farklı anlamlar taşır. Pipin yoktur mesela, artık bir tecavüz aracı, kompleks merkezi ya da oyalayıcı faktördür. Meme başka bir şeydir artık, anne değildir, tanrıça hiç değildir. Kavramlar takla atar, uyumak sevimli değildir artık, ağlamak da ve neredeyse gülmek, sevimli değildir.

Sonra'dır artık, her şeyin yeniden kurulacağı; açık, saydam ruhların yerini, açlık ve sefillik çeken koca bir güruhun, açlığının ve sefaletinin bedelidir giyilecek, girilecek, gidilecek... her şey yeniden kurulur, yıkılır ve yeniden kurulur. Bombalar bunun içindir, beton ve çelik bunun için, tanklar ve depremler bunun için.
Gizlisi saklısı yoktur bir yandan, televizyonlar bağırır, gazeteler hergün raflarda yerini alır onbinlerce sayfa dehşet ve yalan ve açık tehdit. Reklam her yerdedir ve terapi her geçen gün daha gerekli ilan edilir. Uzak doğudan gelen bir fikir, uzak batıdan gelen mobilyaların yerleşimini belirlerken iç huzurun ve ruhunun bilmemnerelerine iyi gelecek kokular, yakın doğudan gelen bir fakir, tam göbeğinde şehrin, terör ve dışlanmanın hedefidir.


Sana sayfalar dolusu gerçek sunabilir, Dos., C.B., W.F.N... Bach ve evet garip ama Sarte osurur.

Aslen insan ve bir zamanlar çocuk olan başkanlar, kostümlerini maviye boyayıp dansetmedikleri sürece, ying-yang'ın neresinde oturursan otur, neyi bildiğinin ya da öğreneceğinin bir önemi yok.

Kanser ve sigara arasında ilişkiler kurar, gözlerinin içine bakarak ve sana dair korkular. Bir şarkını dinler ve daha ne dediğinin bir önemi yokken sever öylece. Hiç bilmediğin bir konu hakkında atıp tutarken bile elini bırakmadan bir çocuğu sever gibi bakar gözlerinin içine, o zaman dersin işte, kabuğu kırıp dışarı çıkamasan da, birileri orada seni ziyaret edebilir.

Bir şey söyler sana, ne olduğunu anlamassın bile, ne anlama geldiğini, bilmesen, hangi dil olduğunu bile anlamazsın hani... İçine söyler ama, öyledir senin için ve o zaman tanrı kendini haklı çıkarır, zaman ve gelmiş geçmiş tüm acılar tam da o mekan-zaman kesişiminin küçük bir bedeli gibidir.

Tek bir söz, nefes ya da kulağının arkasına dokunan bir parmak olabilir bu.
Her şey olabilir.

Değer yargılarını gözden geçirirsin o vakit, zira senin için olanlar, açıkça gerçek iken bir anda yeni bir paradigma ruhuna ortak koşar kendini, "benim ol" der. Koca bir ömrün kaçışı, "ben kendime bile ait değilim ki..." sönükleşir, ait olmak isteği kalelerini ele geçirir.

Hayatı yeniden tanımlamak vaktidir, tüm değişkenler isim değiştirir, kabuller yerle bir edilir, devrim, kanla yazıladursun, birileri göz yaşı dökmektedir. Vicdan, kolay altedilebilecek bir rakip ya da yol gösterici değil.
Her şey değişir.


Kabuller, gider. Bir başka erkeğin varlığına tahammül artık yeni bir anlam kazanmıştır.

Gurur, gider. Seni yeren her şey, kutsal bir kabulle, seni iyileştirmek içinmiş varsayılır.

Uzun lafın kısası, gider oğlu gider.
Gelen tek bir şey, tüm boşluğu doldursundur, fazlasını ve eksiğini. Bütün olmak gayesinde diyorlar insan ruhu.

Bunca şeyin sonunda, bir şey olur. Vazgeçmişsindir, geçmişin, şimdiliğin, anıların ve değerlerin gitmiş, bir kurallar ve "söz"ler bütünü gelmiştir. Sorgusuz sualsiz evet dersin çünkü ilk kez istemişsin bunu, böylesine, teslim ve kendini verme. Çırpın, çırpın dur.

Bunca şeyin sonunda, bir şey olur. Kadın. Vazgeçmemiştir, hiç birinden, hiç bir şeyden, sandığın gibi değildir hayat, acıların gerçekliği, sadece kendi acıları için gerektiği gibi geçerli, fedakarlığın sınırları dilediği gibi -altı- çizili ve tüm o akıl almaz geometri, matematikçi olan kadındır.

Bunca şeyin sonunda, bir şey olur. Bir göz temasıdır o, geri çekilmesine neden olan.

Bunca şeyin sonunda, bir şey olur. Telefonun ekranında yazan bir isimdir, hazır ol durduran.

Bunca şeyin sonunda, bir şey olur. Vaadler ve fiiller uyumsuzdur.

Bunca şeyin sonunda, bir şey olur dostum, bir sürü teferruat, bir yığın paranoyak zerzevat çöplük gibi aklından fışkıran, korkuların ve kabusların tuzu biberi, unutup durduğun "açıkça kazık" gibi saplanan göğsünün orta yerine, silip attığın her şeyin yerine gelir, dikilir, durur ve seni gösterip, "bu" der, "bu"sundur, "bu böyle dedi", "bu".

vakit. ne olduğunu bilme vaktidir.

sadece bu.